Her Dost Meclisi’nin kalbinde özenle kurulmuş bir sofra vardır. Sofranın tam ortasında, Sütdiyarı Bulgar Peyniri ile hazırlanmış renkli bir peynir tabağı, yanında taze üzümler, frambuazlar ve kavrulmuş kuruyemişler… Göze hitap eden, ama asıl amacı sohbete eşlik eden bir zarafettir bu.
Lokmalar küçüktür, ama paylaşılan anlam büyüktür. Bu tabaklar sadece karın doyurmaz, aynı zamanda kalbe iyi gelir. Çünkü bazen bir dostluk, ince bir peynir diliminin yanına konan bir meyvede saklıdır.
Bu sofralarda sadece yemek yenmez, hatıralar da yenilenir. Haydari’nin o tanıdık ferahlığı, köz patlıcanın dumanlı derinliği, Sütdiyarı Süzme Yoğurdu ve Süzme Peyniri ile daha da yumuşak, daha da içten bir hâl alır. Bu tabaklarda cömertliğin, özenin ve birlikte olmanın ruhu vardır—hem tanıdık, hem de her seferinde yeniden keşfedilen bir tat gibi. Sütdiyarı’nın peynirleri ve yoğurdu, bu buluşmaların sessiz kahramanlarıdır.
Her dost meclisinin ardında, sadece tabaklara değil, insanlara da gösterilen bir özen yatar. Soğuyan çayın yerine taze bir dem koymak, boşalan tabağı fark ettirmeden yeniden doldurmak, biri bir şey anlatırken göz teması kurmak… Bunlar da sofranın bir parçasıdır aslında.
Sütdiyarı’nın eşlik ettiği bu sofralarda, sadece lezzet değil, aynı zamanda değer görmek, dinlenmek ve ait hissetmek de paylaşılır. Çünkü bazen en kıymetli anlar, özenle kurulmuş bir sofranın etrafında, söylenmeden anlaşılan cümlelerin içinde saklıdır.
Çünkü lezzet, doğru ellerden çıktığında sadece damakta değil, kalpte de iz bırakır. Bir sonraki Dost Meclisi’nde, sofranızda Sütdiyarı da yer alsın. Çünkü bu anlar yalnızca yemekle değil, sevgiyle, özenle, samimiyetle tamamlanır. Ve biz, o sofralara katkı sunmayı bir ayrıcalık sayarız.
